Pazar, Mart 19, 2006

Bloc Party


“Oasis gibi gruplara tepki olarak kurulduk biz”

Kele Okereke, Gordon Moakes, Russel Lissack ve Matt Tong için geçtiğimiz sene halkla ilişkiler açısından dur durak bilmeden geçti. NME ve The Fader’ın kapak sayfalarından Liam Gallagher’ın çamurdan hit listesine, grup elemanları bitmek tükenmek bilmeyen basın, hayran ilgisi ve Gang Of Four kıyaslamalarıyla haşır neşir oldu.

İlk başladığınızda ortak bir müzik zevkiniz var mıydı?

Matt Tong – Sadece gitar müziği. Gruba katıldığımda yeni takılmaya başlamışlardı, ama Kele’yi bir yıldır tanıyordum.
Kele Okereke – Evet. Ortak arkadaşlarımız vardı. Hepimiz britpop çağında büyüdük.
Matt Tong – Ama sanırım bir yönüyle bundan sıyrılmak istiyorduk.
Kele Okereke – Bizim britpop çalmamız ile ilgili değildi ama. Genç ve kolay etkilenebiliyorken ortalıktaki popüler şeyleri duymazlıktan gelemezsin.

Bir grup olarak nasıl oluştunuz? Müzik dinlemek şimdilerde daha mı zor?

Matt Tong – Ben daha sabırlı olmayı öğrendim.
Kele Okereke – Diğer rock gruplarını dinlemek bana zor geliyor. Uzun süredir de böyleydi, şimdilerde yeni çıkanların hemen hiç birini dinlemiyorum.

Bunun için geçmiştekilere mi bakıyorsunuz?

Kele Okereke – Hayır. Bence şu anda da iyi müzikler bulmak mümkün.

Peter Hook ile yaptığınız röportajı okudum. Grup dinamiklerine değinmiş. New Order da birbirine o kadar yakındı ki en sonunda birbirlerinden nefret etmeye başlamışlardı.

Kele Okereke – Peter iyi bir noktaya değindi. Bu adamlar eninde sonunda birbirlerine rahatsızlık vereceklerinin farkındalardı ama bunun müziklerinin önüne geçmesine engel oldular. Bizimkilerle bazen iyi geçinirim, bazen de onlardan nefret ederim. Yakınlık buna yol açıyor. Kimse arkadaş olmak için grup kurmaz ki, sadece müzik için yaparlar. Biz de gruba bu yönüyle baktıkça sorun yaşamayacağız. Zaten bu grubun ömrü de birkaç yıl.

Bütün bu stres sizce neden kaynaklanıyor?

Kele Okereke – Bir süre sonra kendi fikirlerinizin diğerlerininkine göre daha geçerli olduğunu düşünmeye başlıyorsun. İyi müzik yapmak ile ilgili alçakgönüllülük göstermek zordur, müziğin bir kurtarıcısı olduğunu zannetmeye başlarsın. Gruplar bu yüzden birbirlerini çekemez. Diğer insanlarla karşılaşmazsın. Müzik kişisel olmaya başlar. Grupta aynı fikirleri paylaşmıyoruz, ama bana güveniyorlar.

Nasıl mütevazı kalabiliyorsunuz?

Kele Okereke – Ben bunu pek ciddiye almıyorum. İlk albümümüz beş para da etmese ben bunun yanında olurum. Bizim sanatı tekrar tanımlamamız lazım. Dergilerde bahsedilen moda şeylere dayanan bir şey değil bu. İnsanlara gerçek bir düzeyde ulaşmak istersin ve seni anlayan bir hayran kitlesinin oluşmasını beklersin. Ama insanların bizden neler aldığını asla bilemeyeceğim.

Bir ara Liam Gallagher ile takıştınız. NME’de arkanızdan atıp tutmuştu ama şimdi işbirliği çağrısı yapıyor. İlgileniyor musunuz?

Kele Okereke – Hayır. En son çalışacağımız adamlardan birisi. Oasis gibi gruplara tepki olarak kurulduk biz. Yapmak istediklerimden ne kadar farklı olduklarını düşündüğümü hatırlıyorum. Oasis bize neyi yapmak istemediğimizi göstermesi açısından iyi bir örnek olmuştur. Oasis doğru cevabı bulduğunu sanıp makbul albümler yapıyor. Ama bu sadece Beatles ya da Sex Pistols’ta olan bir şey değil. İlginç müzikler yapan daha bir sürü grup var.

Eleştirmenlerin ve hayranların Silent Alarm’la ilgili ortak hataları neler?

Matt Tong – Konuştuğum birçok insan konuyu şu Gang Of Four meselesine getirdi. Sanırım bunu yaptığımız işlerden çıkarmışlar.
Kele Okereke – İnsanların yazdıklarının çoğu yanlış, şarkı sözlerimiz gibi.

Ama web sitenizde var.

Kele Okereke – Evet, ama yine de yanlışlar. Sanırım Gordon şarkıları dinledi ve bana ne olduklarını sormadı. Sözlerin müzik ile beraber okunmasını istiyorum. İnsanların bazı şarkılara onlarla hiç alakası olmayan anlamları yüklemesi çok yanlış. Helicopter’in Başkan Bush ile ilgili olması çok yaygın bir yanlış anlama. Hor görmek gibi. İlk farkettiğim batılı gençlik bencilliği oldu. Batıda kendini evrenin merkezindeymişsin gibi inanman konusunda devamlı yönlendiriliyorsun. Sanki gençken inanacak hiçbir şey yokmuş gibi. Albümün bütün teması gençlerle ilgilenmek üzerine. Gençlik her zaman aymazdır. Gençken inanacak bir şeyin yoktur. Dini kabul edemeyiz, din daha çok insanları kısıtlamak ve zenginliklerle ilgili bir şey. Vatanseverlik ise Britanya’da bir şaka gibi.

Belli ki daha belirgin farkları olan bir şey yapmaya çalışıyorsunuz, ama Bloc Party isminden pişman mısınız?

Kele Okereke – Evet. Keşke o ismi koymasaydık. Tamamen muğlak bir şeydi.
Matt Tong – Bu sadece bir grup ismi. Tek anlamı o.

İnsanlar size kafalarında belirli bir politik çizgi ile yaklaşıyorlar, ama bu sizin yapmaya çalıştığınız bir şey değil.

Kele Okereke – Haklısın. Her tartışma ortamında bununla ilgili bir bağlantı kurmaya kalkarsan da bu çok yorucu oluyor.

Çıkışınız ile ilgili zamanlamanın yanlış olduğunu düşünüyor musunuz? Irak’taki savaş ve Bush ile Blair’in seçimleri. Eğer albümünüz beş yıl önce çıksaydı, insanlar yine sizi politik olarak görmezler miydi?

Kele Okereke – Pek değil.

ABD yanlıları politika yapmakla suçlandılar.

Kele Okereke – Evet bu hiç samimi değil, değil mi?

Şarkı sözleriniz inandıklarınızla bağlantılı mı?


Kele Okereke – Her bir şarkı bir inanç ya da dışavurumla ilgili. Albümdeki birçok şarkı yaşadıklarım ile ilgili. Bu yönüyle yazdığım birçok şarkı otobiyografik oluyor.

Dinleyicilerin şarkılarından seni ne kadar tanıyabilir? Hissettiklerini anlamanın en iyi yolu bu mu?

Kele Okereke – Sanırım. Sözlere döktüğün zaman benim için birçok anlam taşıyor. Bence hakkımda bilinmeye değer herşey o sözlerin içinde. Herkes geçmişini araştırmaya bayılır. Ünlü olmaktan ve hakkımdaki herşeyin açığa çıkmasından korkuyorum. Çıkacağım yerin bir dergi kapağı olmadığını bilmem önemli. Sadece müzik yapmak için buradayım. Hepsi bu.

Usher’ın büyük bir hayranıymışsın.

Kele Okereke – Sadece turnedeyken dinlediğimiz bir şarkısı.

Hangisi?

Kele Okereke – “Caught Up”. İçindeki boşluklar ve vokal riffleri harika.

Şimdilerde indie-rock ile eski hip-hop arasında sıkça ortak çalışmalar yapılıyor. Jack White Missy ile çalışmıştı, şimdi de Kanye ile Franz Ferdinand. Bana daha önce hip-hop’un müzikal olarak eğlenceli olduğunu ama indie-rock’ın olmadığını söylemiştin.

Kele Okereke – Yani prodüksiyon ve kaynak anlamında. Yoksa şarkı sözleri olarak kastetmedim.
Matt Tong – Bir bakıma bazı işler zamanın ötesindedir. Ama 15 sene kadar geridekiler değil, onlar yine kulağa eski geliyor.
Kele Okereke – Ta 15 yaşımdan beri şu R&B müziklerini download eder dururum ve çok da keyif alırım. Ama “zamanın ötesinde” fikrinin geçerli olduğunu sanmıyorum.

Peki, demiştin ki Bloc Party’nin müzikte kopya işine karşı duruyordu. Ama hip-hop’ta komple sample’lar alınıp kullanılır.

Kele Okereke – Kesinlikle, bütün sample’lar, bütün şarkılar. Bu post-modern anlayış bence çok heyecan verici. Kesinlikle bu ana ait. Rock müzikle ilgili sorunum ise bu müzikte nesil kavramının olmaması. Büyüme çağındayken sana kendini en samimi şekilde ifade etme yolun olarak rock müzik gösterilir. Canlı kayıtlar, vokal, canlı davullar falan işte. En iyi iletişim yolunun bu olduğuna inandırırlar. Modern rock’ın çoğu 20 yıl önceki müziğe bağlı.

Çocuklar oyun oynayacakları yerde müzik yapmak isterler ve bir “rock grubu” kurarlar. İlgilerini bir imge ya da müzikal bir kaynağa yönlendirirler.

Kele Okereke – Bloc Party olarak şu anda etrafta bir sürü heyecan verici şeylerin yapıldığını serbestçe kaul edebiliyoruz. Bana çok şeyi ifade eden bir yığın müzik var, ve bence bunun yaptıklarmız içinde bir şekilde katkısı da var. Bir blues albümünü ‘işte böyle yapılır’ diye düşünerek dinlemek değil bu. Gruplar işin iyice detayına indiğinde bu hoşuma gitmiyor. White Stripes’ı pek beğenmem. Jack White bence çok iyi bir müzisyen, ama bir rock makinesi gibi bir sounda bağlı kalmaya çalışıyorlar. Söylemek istediğim şu, Bloc Party bir post-modern grup. Etrafta eski klasik rock’a bağlı yoğun bir nostalji ya da fetişist bir hava var. Bu müziğin en büyük düşmanı bana göre. Devamlı olarak ileriye dönük olmalı.

Bu yüzden mi diğer gruplara şarkılarınızı remixletiyorsunuz?

Kele Okereke – Bize göre diğer gruplarla beraber çalışıp remixleri çıkarınca bizim dans müziğini de önemsediğimizi ve bu insanların bizim müziklerimizden de bir şeyler alabileceğini gösterebiliyoruz. Nasıl tüketileceğimiz konusunda itinalı davranmıyoruz. Remixler bana oldukça eğlenceli geliyor. Elektronik müziğin hep hayranı olmuşumdur, hatta yeni albüm için de bir şeyler düşünüyorum.

O zaman “Like Eating Stuff”taki gibi klavyeleri daha çok göreceğiz?

Kele Okereke – Evet, bazı şarkılarımız. Nasıl kaydedeceğimizi ve sunacağımızı düşünüyorum. Elektronik davulları, synthesizer’ları dinliyorum. Yeni işlerin biraz da bunları yansıtmasını istiyorum. Bazı şarkılar hafif ama bazıları da çok sert. Şimdilik elimizde 20 şarkı var.

Stüdyodaki elektronik enstrümanları sahneye taşımayı düşünüyor musunuz?

Kele Okereke – Hayır canlı olarak drum machine kullanma taraftarı değilim.
Matt Tong – Neden kanka?
Kele Okereke – Automato’yu izlemeye benziyor çünkü. Tarzını bir drum machine’e kopyalatırsan yapabileklerinin sınırı genişler, bu da bir bakıma çok heyecan verici bence.
Matt Tong – O zaman albümlerde neden farklı?
Kele Okereke – Çünkü kayıt deneyimi ile canlı deneyim birbirinden tamamen farklıdır. Bir albüm yaparken insanları sesin içinde boğamazsın. Ama sahnedeyken insanları ta içlerinden kavramak istersin. Tamamen farklı şeyler.
Matt Tong – Basement Jaxx’i canlı izledin mi? Canlı davulcuları var mı?
Kele Okereke – Hayır…
Matt Tong – Buna ne dersin peki?
Kele Okereke – Bence canlı olarak da çok iyiler çünkü kendimi harika hissettim. Benim için bir dönüm noktası oldu çünkü bu gittiğim ilk dans konseriydi. Dört yıl önce kız kardeşimle izlemiştim, seyirci çılgın gibiydi. Herkes dans ediyordu, harika bir atmosferdi.
Matt Tong – Sence bir rave ile canlı konser arasındaki çizgi tam olarak nerede?
Kele Okereke – Bilmiyorum, ama gördüm!! Londra’da daha yeni izledim. Gerçek dans müziği yapıyorlar. Gerçek house albümleri yapıyorlar. Yani sadece dans edeceğin single’lar değil. Kesinlikle farklı bir enerji. Gerçekten bilemiyorum. Gitarının soundunu bir synthesizer gibi ya da davulunun soundunu bir drum machine gibi kullanmak üzerine söyleyecek çok şey var. Daha da yapacak çok şey var. Eğer müziğimize yeni bir enstrüman katacaksak bu klavye olmayacak, keman ya da ona benzer bir şey olabilir. İkinci albümümüzden sonra yeni enstrümanlar çalmayı öğreneceğim. Biraz bu ortamdan uzaklaşıp müziğe farklı bir açıdan yaklaşmak…

Mesela biraz pop müzik yapmak gibi mi?

Kele Okereke – Pop kelimesi bile pop ile neyi kastettiğine göre değişiyor. Bana göre pop müzikte bir akım var. Bu hani sana aşık olan hatun ile de ilgili olabilir. Ama bu bile modern ilişkileri yansıtır. Kesinlikle bağlantısız değil. Ben şu alçak sanat / yüksek sanat ayrımını hiç anlayamadım. Pop kültüründe kesin bir akım var bana göre. Herkes gibi biz de şu boktan dergileri okuyoruz. Hep sadece en iyi olan bir tane şeyi dinlemeyi hiç doğru bulmam. Bu sanat ayrımı bana nasıl düşünmem gerektiğini söyleyen bu yapılaşmadan çıkıyor. Mesela bana göre Paris Hilton bizim jenerasyonun Marilyn Monroe’su. Bugünün gençliğinin imgesi. Paris’in insanlara göre değişen bir gerçek cazibesi var. Bana göre iğrenç hatunun teki, ama şöhreti sayesinde insanlara kolayca ulaşabiliyor.

Albümünüz politik bir albüm, kültürel politikanın düzeyinde geziniyor. İnsanlara kime oy vereceklerini söylemiyorsunuz, ama size göre nasıl yaşamaları gerektiğini anlatıyorsunuz.

Kele Okereke – Bence haklısın. Mesela “Price Of Gas”. İnsanların hayatlarına bir bakış atıyorum. Bana göre insanlara “Bush’a oy vermeyin” demekten öte bir şey olmalı. İnsanlara kendi sonuçlarına ulaşabilecekleri bir alan yaratmak.

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home